Uzak Bakış

Distant Gaze

Burak Ayazoğlu / Cins / Dicle Çiftçi / Hasan Baran Kurtoğlu / Recep Serbest / Ali Şentürk / Hasan Özgür Top
14.03 // 16.05.2020

Bakmak, görmek, izlemek en somut eylemler olarak kişinin en dışa dönük ve ilişkilendirici eylemlerindendir. Bakış ise daha az fiziki hareket gerektiren net bir hareket olarak kişinin yüzünde; kimi zaman donuk, kimi zaman direkt, kimi zaman da oldukça keskin yerini alır…

“Uzak Bakış” sergisi sanatçıların alternatif yaklaşımları üzerinden portre ve bakış hareketinin altını çiziyor. Disiplinlerarası bir konjoktürde kurgulanan portre sergisi bir bakış ve klasist bir yaklaşım ile portre, bedenin salt izleme haline odaklanan büst, göğüs üstü görüntü yapısını ele alıyor. Çeşitli açılardan bireysel ya da sosyal düzlemde irdelenen portreler bireysel hafızadan izleri, toplumsal bellekteki kodları ve sanat tarihinin kült konularını şeffaf bir şekilde ortaya koyuyor.

Geçmişten bu yana tarih içinde çeşitli semboller ve konular üzerine kurgulanan portreler, günümüz sanatı içinde yine çeşitli söylemleri direkt ya da indirekt olarak sunmak içinçalışılan bir durum haline geliyor. Antik Roma’da savaşçı bir milletin üst seviye, rütbeli askerlere ait portelerinin güç ve erk imgesi olarak bahçelerde bir geçit töreni şeklinde yapılmış olan büstleri izleyiciye sunulurdu. Amacına doğrudan hitap eden bu büstler savaşın ikonlaşmış yüzlerini daha da güçlendirmek, tanrısal bir kudret ile addetmek için hazırlanırdı. O günden bugüne hayat ve sanat içinde portre daima çoğulcu ve çok boyutlu konular ve durumlar için kullanılmaya devam etti. Sanatın toplumu yönlendirebilirliği içinde portre bir kimliğin anlatı aracı aracı olmuştur. Kesik Medusa Başı bunun mitler arasındaki en belirgin örneklerinden birisidir; başında saçları olarak yılanlar dans ederken, gözlerindeki dondurucu ve keskin bakışlarından ateş çıkar gibi ifadesiyle Medusa, kesik başına rağmen hala güç ve korkunun bir imgesi olarak izleyici gözünde canlanır.

are’ın ikinci sergisi “Uzak Bakış” ise farklı disiplinlerden sanatçıların eserleri ile geçmişi ve bugünü, sanatı ve dünyayı ele almakta, portre ve bakış üzerinden çok boyutlu, çok yönlü konuları irdelemektedir. Recep Serbest’in günümüzün ikonalarına çevirdiği, altın yaldızlar ya da siyah bir boşluk içinde izlenen kült kadın portreleri fotoğraf, video ve resim olarak güçlü ve çarpıcı görseller olarak karşımıza çıkar. Zıttı bir temada ise Burak Ayazoğlu kültlük metaforunu ters yüz edip portrenin formal yapısı ile oynayarak doğa ve insan arasındaki ilişkinin kırılgan ve yok edici özelliğine dikkat çeker. Ayazoğlu insan suretlerini günümüz teknolojisi 3D baskı ile oluşturduğu heykellerinde soyutlamacı bir üslup olarak portreleri ortaya çıkarmaktadır.

Dicle Çiftçi karışık teknik ile pentür ve karakalem gibi farklı üretim medyumlarını resimlerinde buluştururken bugünün estetik algısı içinde kalan kadın imgesine odaklanır. Kadın kimliği, kadının toplumdaki varoluşu ya da var olma gayesi üzerinden, kadına yüklenen toplumsal misyonlar ve şov dünyasının reklam estetiği kurguları içinde metalaştırılmış kadının yüzüne odaklanır. Cins ise sokak sanatının getirdiği grafik ve illüstratif dil ile portre algısının görünen üslubu içinde soyut bir dil kurgular: eserini isimlendirişi, yapıtınınsoyut bir portre olduğunun yegane onayıdır. Sergide yer alan bir diğer sanatçı Baran Kurtoğlu ise çok parçalı bir üslup ile ortaya çıkarılmış kadın figürlerinin donuk ve mat bakışları içinde resim dilinin güçlü bir izdüşümünü yaratır. Portre ve bakış olarak izlenen çok katmanlı yüzlerde buluntu kağıt kullanımı ile kolajlama yaklaşımının, dokunun ve rengin oyunları izlenir.

Ali Şentürk sosyal yapı içindeki kadın ve erkek portresi ile geleneksel kadın-erkek, ebeveyn, aile kültürünün alt çizgisini eserinde tel kullanımı ile izleyiciye sunar. Masada oturan kıravatlı, takım elbiseli ve bıyıklı orta yaş adamın arkasında ayakta duran saçı toplu gözlüklü kadın imgesi, sosyal yapı içindeki genel aile kültünden bir görüntü olarak karşımıza çıkar. İki figürün de başlarından çıkan bir düşünce yumağı göze çarparak, aile, kimlik, varlık gibi terimler üzerinden bir sorgulama başlar.

Hasan Özgür Top ise görünen ve görünmeyen bir portre yaklaşımı ile triptik olarak kurguladığı yapıtını izleyiciye sunar. Birinci parçadan üçüncüye bir akışla silinen, birinci yüzeydeki belirginliğini yitiren portre, son yüzeyde ise artık tanımsız ve görünmez bir hal alır. Dolayısıyla kimliğin toplum içindeki kayboluşu, varlık ve kültürel olarak politik segmentler üzerinden de yok oluşu bir im olarak izlenir. Yavaş yavaş yüzeyden silinen, bakışları deformasyonlar süreciyle yok olan yüz, toplumun keskin bir aynası olarak karşımıza çıkar.

“Uzak Bakış”, farklı üretimleri ile sergiye dahil olan sanatçıların heterojen bir kurgu ile ortaya çıkardıkları portre geleneğinin bugünün algısıyla bir yorumlanışı, bireysel vesosyal roller içindeki izleri olarak görünür. Sergi, mekanın fiziki olarak ana arter sanat alanlarına uzakta olan alanı ile periferi algısından da ironik biçimde söz ederek, var olma ve sürdürülebilirlik gibi konulara dair de ismi ile bir atıfta bulunur. “Uzak Bakış”, izleyenleri, sanatın kendini gözlemleme ve çevresini sorgulama özelliklerini ve şeffaf portreler dünyasını keşfe davet eder.

Küratör // Melike Bayık

Gazing, seeing and watching; these acts are some of the most outward engaging acts of people. A gaze is rather less physically requiring in comparison – yet still ranging. A gazecan be dull, direct, or piercing.

‘Distant Gaze’ brings together alternative approaches towards portrait and the act of gazing. Constructed around interdisciplinary status quo, this exhibition explores the classical approach of portraiture: figure in pure gaze, only the portion above chest. Portraits investigated in different levels of individual and social means reveal traces of personal memory, codes of collective memory, and the cults subjects of history of art.

Portaits that historically were definitive of symbols and subjects still carry out its quality of being expressive of various objectives. In Ancient Rome, busts of national military figures as symbols of power and force would be paraded to the public. These busts – serving their aim – would add even more strength to the iconised figures of war and to give them god-like might. Since then, portraits have been used in multidimensional and pluralist situations and subjects: in art’s ability to reform and reshape societies, portraiture has been a distinct narrative tool of identity. One of the major examples of use of portraiture in mythology is the head of Medusa: with dancing snakes in her hair and freezing look in her eyes, she is the symbol of power and fear despite her decapitated head.

This exhibition investigates different subjects through portraits and the gaze, taking up the past and the present of art via artists from different disciplines. The works of Recep Serbest, where he transforms the cult female figures into contemporary icons, whether in black void or surrounded by shining gold stars, offer strong visuals of various media. Contrastingly, Burak Ayazoğlu turns this metaphor upside down in his works that alter the formal qualities of portraits and abstract the human image. In his sculptures, Ayazoğluuses 3D printing technology for his deformation/reformation, drawing attention to the fragile yet disruptive relation between humans and nature.

Dicle Çiftçi focuses on the image of women in a society purely driven by aesthetical concerns in her practive of mixed media peinture. The artist concentrates on the objectification of women through mass media and advertisement culture, social missions attributed to women related to female identity and the existential struggle of this identity. In his visual language of illustration and street art, Cins communicates an abstract approach to portrait. Through the title he gives his work, he claims it to be a portrait and this linguistic claim alone confirms this quality. Baran Kurtoğlu uses a multi-layered artistic technique that result in a rather dull and cold gaze in the eyes of his of his figures. His use of found papers and other materials articulate a strong visual language. Seen as portraits and scenes of gaze, the faces in Kurtoğlu’s works embody a play of texture and paint.

Ali Şentürk offers a portrait of a man and a woman in a social structure; a man and a woman as traditional components. He forms the basis of family culture with wires. An image of amiddle aged man with a mustache and a tie sitting by a table,behind him a woman with tied up hair: these figures welcome us like a classical family scene.

Hasan Özgür Top presents his work in a tryptic set up where there is a gradient shift from the visible to the invisible portrait. This body of work symbolises the loss of identity in socities, dissappearence through cultural and political segments. A portrait slowly fading, with a deforming gaze, acts almost as a mirror reflecting the society we live in.

“Distant Gaze” is a contemporary commentary on the portrait tradition, its traces on personal and social roles interpreted by artists of different media. The exhibition’s name also refers to the space’s physical distance to the other art spaces. “Distant Gaze” invites the viewer to this world of portraits by offering a view from afar on self-observing and outward-questioning art world.

Curator // Melike Bayık

Follow
...

This is a unique website which will require a more modern browser to work!

Please upgrade today!